Kazancı Haber (.Bir haberden daha fazlası.)
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORUM

EN ÇOK OKUNANLAR

ANKET

Alanya İl olursa Kazancı bağlansın mı




Tüm Anketler

18 Mart Şehitler Günü ve Aykut TONBUL

18 Mart Şehitler Günü ve Aykut TONBUL

Tarih 23 Mart 2020, 11:26 Editör Kazancı Haber

Milletçe çok zor günler geçirmekte olduğumuz bu günümüzde fedakârca çalışan sağlık personelimizi, vatan savunmasında görev yapan, vatan ve millet için canını veren askerlerimizi, gazilerimizi ve sorumluluk üstlenen tüm görevlileri, gönüllüleri saygı ve hürmetle anıyoruz. Allah hepsinden razı olsun. Şehitlerimize sonsuz rahmetler diliyoruz.
Bu zor görevlerden biri sokağa dahi çıkmanın tehlikeli olduğu bu günlerde şehit cenazesine katılmak ve kahramanlar için bu görevi icra etmektir. Kazancılı tuğgeneral Aykut Tombul’da Erzurum'da şehit cenazesindeydi. Kendisini kutluyoruz ve sağlıklı, mutlu, başarılı nice görevler diliyoruz.

AYKUT TONBUL Tuğgeneral

1965 yılında Konya’da doğdu. İlkokulu ve Ortaokulu Konya’da, Liseyi İstanbul’da Kuleli Askerî Lisesinde okuduktan sonra 1984 yılında Kara Harp Okuluna girdi.
Kara Harp Okulundan 1988 yılında Teğmen rütbesiyle mezun oldu. Polatlı Topçu ve Füze Okulunda bir senelik Temel Meslek Eğitimi sonrasında Lüleburgaz, Kıbrıs, Hakkâri, Keşan ve Diyarbakır’da çeşitli birliklerde Takım, Bölük, Batarya ve Tabur Komutanlıkları yaptı.
İzmir Ege Ordu Karargâhında Şube Müdürlüğünden sonra Bornova Topçu Tugayında ve Erzincan Topçu Tugayında Topçu Albay olarak Erkân Başkanlıkları yaptı.
2016 yılında Tuğgeneral rütbesine terfi ettikten sonra Polatlı’da Füze Tugay Komutanlığı, İstanbul 1. Ordu Karargâhında İdari Kurmay Yarbaşkanlığı yaptı.
Ağustos 2019’dan beri Erzincan Topçu Tugay Komutanı olarak görev yapmaktadır.
Tuğgeneral Aykut TONBUL, Kazancı Beldesi Yukarı mahalleden 1888-1951 yılları arasında yaşamış olan Fevziye Medresesi mezunu, Filistin Cephesi ve Kurtuluş Savaşı 'na bölük komutanı olarak iştirak etmiş olan Gazi Dumbul Mehmet Efendi torunu Emekli Tapu Müdürü Tahsin TONBUL'un oğludur."
Aykut TONBUL evli ve bir çocuğu var.

“18 MART ŞEHİTLER GÜNÜ” KUTLANIYOR…
Türk Milleti olarak, bu gün için sahip olduğumuz, Millet, Vatan, Devlet, Bayrak, Bağımsızlık ve Cumhuriyet gibi Milli varlıklarımızı (değerlerimizi) ve manevi değerlerimizi bize bırakmış olan aziz şehitlerimizi “ 18 Mart Şehitler Günü” vesilesiyle, bir kez daha, sonsuz rahmetler, saygı ve minnetlerle anıyoruz.

Geçmiş yıllarda “Çanakkale Zaferi” adıyla andığımız 18 Mart günü, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı İmparatorluğuna son vermek isteyen İngiliz komutansındaki müttefik donamasına ait gemilerin, boğazın derin sularına gömüldüğü gündür. Denizden geçemeyeceğini anlayan düşman birliklerinin, Çanakkale’yi, karadan geçmek için başlattığı çıkarma (Avrupa ülkeleri, Avusturalya, Yenizelenda, Anzaklar, Gurkalar) harekatı sonrasında, Atatürk Komutasındaki Türk Askerinin, destan yazdığı ve “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü, insanlığın hafızasına kazıdığı Çanakkale Zaferi olarak kutlanmakta olan bu günün, Şehitler Günü olarak kutlanmaya başlanması da ayrı bir anlam taşımaktadır. Çanakkale Savaşları, Türk Askeri’ne “ savaşmanın değil, ölmenin emredildiği “ bir mücadele olup, sadece, bu özelliği ile bile, dünyada başka bir örneğine rastlanılamayacak bir savaştır.
Bu savaş sırasında, çatışma alanlarına metre kareye 5000 mermi düşmüş, Türk Askeri, kayda geçen rakamlara göre 87 000 şehit, seferberlik ilanı ile başlayan, hastalıklar ve savaş sonrası, gazilerin evlerine dönüş yolunda verdikleri kayıpları da kapsayacak şekilde hesaplama yapıldığında, bu savaş sürecindeki insan kaybımızın yaklaşık 240 000 kişi olduğunu söyleyen bilim adamları da vardır.

Millet olarak, sürekli tekrarladığımız “Şehitler Ölmez” sözü elbette bir anlam taşımaktadır. Şehitler ölmez, fakat , unutmayalım ki, “ şehitler, ancak unutulurlarsa ölürler” sözü de anlamı olan ve bizlere sorumluluklar yükleyen bir başka deyiştir. Anadolu topraklarını VATAN yapmak için Malazgirt Savaşında şehit düşen Alpaslan ve kahraman askerlerinden başlayarak, Sarıkamış Harekatı, Filistin Cephesi, Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs harekatı, Bölücü Terör mücadelesi başta olmak üzere, tarihimizde yer alan tüm savaşlarda şehit olan kahramanlar ve Milletimizi hedef alarak işlenen terör cinayetlerine kurban giden görev şehitlerimiz için ne kadar şükran duyguları beslesek de az kalacaktır.

Bu anlamlı günü kutlarken, şehitlerin adını taşıyan sokaklardaki tabelaların bir gecede değiştirilip, yerine, Türkçe olmayan kelimelerin yazıldığı tabelaların asılmakta olduğu, Kurtuluş Savaşı ve Kahramanlarının reddedilmeye çalışıldığı, isyancı hainlerin heykellerinin dikilip, övüldüklerine, Cumhuriyet ve kurumlarının değersizleştirilmeye çalışıldığına tanık olunduğu günümüzde, bu Şehitler günü kutlamalarının içimizi sızlatan bir yönünün olduğunu belirtmeliyiz. Ankara sokaklarında, uzun yıllardan beri, Harp Okulu öğrencileri tarafından, Atatürk anısına yapılmakta olan Garnizon Koşusu’nun bu yıl yapılmadığını, trafik aksar gibi komik bir gerekçe gösterildiğini de hatırlayalım.

Bu konularla ilgili olarak gazetelerde yayınlanan son haber “ Ata’nın Gençliğe Hitabesi ilk kez eksik okundu “ başlığını taşıyordu. Haberin ayrıntısı, Atatürk’ün Harp Okulu’na girişinin yıldönümlerinde, yani 13 Mart 2011 günü, Kara Harp Okulu’nda yapılan törende, 1927 yılında Ulu Önder tarafından yazılıp söylenmiş olan Gençliğe Hitabesi’nin birinci ve üçüncü paragrafları tam olarak okunurken, sadece, ikinci paragrafta yer alan bazı cümleler okunmuş ve “ istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış … “ şeklinde devam eden cümleler okunmamıştır. Harp Okullarında her yıl 13 Mart günü, öğrenciler ve tüm personel bir salonda toplanır.. Bir görevli, sırayla 1280, 1281, 1282 tarihlerini söyler, her rakam söylendiğinde, önceden belirlenmiş bir öğrenci ayağa kalkarak “ burada” diye bağırır. Görevli “1283” deyince tüm öğrenciler ayağa kalkar ve gür bir sesle “ BURADA, İÇİMİZDE3” diyerek salonu inletir. Devamında, Atatürk ve mücadelesi, ilkeleri hakkında bilgiler verilir, son olarak, Gençliğe Hitabesi okunur. Kendisini, Atatürk’ün öğrenci olarak oturduğu koltuklarda gören öğrencilerin kapıldığı duygu ve düşünce selini anlatmak mümkün değildir. Nitekim, son yıllarda intihar eden subaylar için bize sorulan “ bu subaylar neden ve nasıl intihar ediyor” sorusunun cevapları, bu törenlerle başlayan süreçlerde yetiştirilen, vatan, millet, devlet ve cumhuriyet sevgileri yoğunlaşmış kişilerin, hain ilan edilmeleri ve tutuklanma, sorgu ve yargılama aşamalarında aşağılanmaları intiharların önemli nedenlerindendir.

Kahramanlarına, şehitlerine ve gazilerine sahip çıkmayan milletler, gelecekte, bu sıfatları kazanacak insan bulamazlar. Açlıktan ölen gazimizin hazin resmine bakınca ve gazilerimizin, bir çok yerde horlanmalarını, görev aldıkları kurumda aşağılandıklarını ve bazı görevlilerin “ Gazi isen bana ne, bana mı gazi oluverdin? “ şeklinde sözlerini duyunca içimizin sızlamaması mümkün değildir. Mevki, makam ve menfaat temini uğruna “ TSK bir suç örgütüdür, lağvedilmeli ve yeni bir birim kurulmalı” diye yazan ve terörist başı için “vali yapılmalı” diyen, günümüz aydın ihaneti mensuplarının, yeni siyasi tercihlerini de örgünce, bu aykırı yazıların nedenlerini daha iyi anlamış oluyoruz.

Hava Harp Okulu’na (Yeşilyurt/İstanbul) girdiğim Haziran 1969 yılından beri, kaç şehit cenazesine katıldığımı hatırlamıyorum. Terör mücadelesinde, kollarını, bacaklarını, gözlerini, yüzünü, kulaklarını, gözlerini, bazen de bu organlardan bir kaçını veya tümünü kaybetmiş, vücudunda 18 adet bomba parçasıyla yaşayan kaç gazi ile konuştuğumu saymadım. Fakat, hemen söyleyebileceğim, şehit cenazelerinde, şehit yakınlarının gözlerinden yağmur gibi ( taşra diliyle, bocud gibi..) akan yaşlarının ve dizlerinin bağları çözülerek yere çökmüş hallerinin asla unutulamayacağıdır. Teröristler tarafından şehit edilmiş veya vurulmuş olan vatan evlatları ve yakınları, sahipsiz şekilde yaşarken, onları şehit eden veya sakat bırakan hainler uğruna methiyeler düzülmesi, heykelleri dikilmesi, şarkılar söylenmesi ve isimlerinin muhtelif mekanlara verilmekte olması (şehitlerin isimleri silinirken) önemli tarihi çelişkiler ve çok düşünülecek hususlar olmalıdır..

Geçmiş yıllarda yayınladığımız yazılarımızda da yer verdiğimiz üzere, yüzbinlerce şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşı konusunda yaşanmış olan bir olayı bu yazımızda da özetleyelim. Ulu Önder Atatürk liderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da bir balo tertiplenmiştir. Yabancı misyon temsilcileri de balodadırlar. İngiltere askeri ateşesi olan bir yüzbaşı, baştan itibaren sinirli bir yüz ifadesiyle, sürekli Atatürk’ü izlemektedir. Bir ara, bu bakışlarının nedeni sorulduğunda “ benim dedem Çanakkale’de öldü, o savaşın komutanı da Atatürk idi “ dermiştir. Bu sözü duyan Atatürk “ o yüzbaşıya sorun bakalım, dedesinin Çanakkale’de işi neymiş? “ diye cevap vermiştir. Bu savaşta, Çanakkale boğazına demirlemiş olan İngiliz gemilerinden birinin adı “ Agamemnon “ zırhlısıydı. Bu isim, tarihte (mitolojide) Yunan topraklarından Anadolu’ya (Truva) saldırmış olan kuvvetlerin başındaki komutanın adıydı. Kısacası, düşman hiç unutmuyor, uyumuyor, boş durmuyor, bizi hep aynı yöntem ve vasıtalarla vuruyor, bekliyor, dönüp dolaşıp tekrar vuruyor.

Çanakkale Savaşını kazanan erlerimizin kıyafetlerini resimlerden izleyebiliyoruz. Peki, tamamı şehit olmuş olan bazı birliklerin yemeklerinde neler vardı? Arşivlerden derlenerek listelenen zamanın er yemek tabelasını bir kez daha hatırlayalım.

Yemek Listesi tarihi :Çanakkale, 43. Piyade Alayı Yemek Listesi:
- 15 Haziran 1917 günü
. Sabah : üzüm hoşafı
. Öğlen : yok
. Akşam : yağlı buğday çorbası ve yarım ekmek.

- 18 Haziran 1917 günü
. Sabah : yok
. Öğlen : yok
. Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek.

- 26 Haziran 1917 günü
. Sabah : yok
. Öğlen : yok
. Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek

- 08 Ağustos 1917 günü
. Sabah : yarım ekmek
. Öğlen : yok
. Akşam : üzüm hoşafı ve yarım ekmek…

Kurtuluş Savaşı sırasında, TBMM görüşmelerinde, seferi stokların azalması üzerine, cephedeki erlere, sabah kahvaltısında verilecek olan siyah zeytin sayısının 3 veya 5 adet olması konusunda şiddetli tartışmalar yapıldığı da bilinen bir vakıadır. Bu konuya değinen bir tarihçi, mücadelenin tam olarak anlaşılabilmesi için, o zamanların meclis tutanaklarının incelenerek yayınlanması gerektiğini söylemektedir.

Millet olarak kutlamakta olduğumuz “18 Mart Şehitler Günü “ münasebetiyle, Milletimiz, Vatanımız, Bağımsızlığımız, Bayrağımız ve Cumhuriyetimiz uğruna en değerli ve kutsal varlıkları olan canlarını, bedenlerini feda eden aziz şehitlerimizi sonsuz rahmet ve şükran duygularımızla anıyoruz.
Yazan (Derleyen ): Av. Naci SÖZEN, 17 Mart 2011 / ANKARA

NOT : Çanakkale Zaferi ve Unutulan Kahramanlar isimli yayınlanmış yazıdan alıntılar yapılarak, Şehitler Günü başlığına göre yeni ilavelerle güncelleştirilmiştir...
Naci SÖZEN

Bu haber 4096 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Kişiler/Olaylar/Hikayelerimiz

Kazalarda Kaybettiğimiz Ögretmenlerimiz.

Kazalarda Kaybettiğimiz Ögretmenlerimiz. Kazancı'nın ilk yetiştiği öğretmenlerimizden genç yaşta hayatını kaybedenler.

KUŞLARIN GETİRDİĞİ ÖLÜM HABERİ

KUŞLARIN GETİRDİĞİ ÖLÜM HABERİ Trafik Kazasında hayatını kaybeden Abdulah ERDEM
Demokrasi Kazansın01 Nisan 2024

HABER ARA


Gelişmiş Arama

© 1999 - 2023 haber sitemize girilen ve yüklenen yazı, bilgi belge, içerik ve fotoğrafları Kazancı haber her türlü basım yayın kitap broşür vb işlerde kullanabilir sahipleri bu konuda muvakatname vermiş sayılır. ayrıca sitede yayınlanan her türlü veri kazancı haberden izin almadan kullanılamaz. Haber, Köşe Yazıları ve yorumların sorumluluğu sahiplerine ait olup, sitemiz bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul etmez.

RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi